3nesilkadın projemiz için desteğinizi bekliyoruz...

Arkadaşlar,
3nesilkadın projemize desteklerinizi bekliyoruz. Projemiz için kadın, beden ve tabu konularıyla ilgili yüzyüze görüşme yapmak üzere çevrenizde görüşme yapmayı kabul edecek 3 nesil kadın (anneanne, kızı ve torun) varsa lütfen ucnesilkadin@gmail.com adresine mesaj atabilir misiniz?
Görüşmeler, görüşme yapılacak kişinin tercih edeceği bir mekanda yapılacaktır. Her biriyle ayrı zamanlarda ve teker teker görüşme yapacağız. Görüşme yapılacak konuya dair daha detaylı bilgi almak isterseniz bize mail atabilirsiniz.
Destekleriniz için şimdiden teşekkürler!

Bizim dilimiz, bizim sözlüğümüz


Kullandığımız dil de ataerkil baskılardan nasibini alıyor. Bazen bu baskıları yansıtıyoruz dilimize, bazen de bir direniş biçimi olarak kendi yarattığımız dille bu baskılara karşı çıkıyoruz.

Erkek cinsel organının çok çeşitli adları olmasına rağmen kadın cinsel organının tıbbi adı olan vajina dışında Türkçe'de az ve çoğunlukla erkek dilinde küfür olarak kullanılan adları olduğunun farkında mıyız? Peki, biz kendi aramızda ne adlar veriyoruz “şeyimize”?

Ya her ay yaşadığımız regl olma halini nasıl adlandırıyoruz? Nedir bizim sözlüğümüzdeki karşılığı?"

"İlk Regl" hikayelerimiz

İlk reglimiz; kadınlığa ilk adımımız... Geriye dönüp o günü hatırlamaya çalıştığımızda hafızalarımızda neler canlanıyor? O günü nasıl yaşamıştık? Neler hissetmiştik? İlk kiminle paylaşmıştık? Doğurgan olasınız diye bir ritüel olarak sizin de elleriniz una bulandı mı?

Zaman geçtikçe bu durum hayatımızın bir parçası haline geldi, ona kendi aramızda isimler taktık, onunla başetmeyi öğrendik ama günlük yaşamımıza olan etkisi hep devam etti. Bir taraftan karın ağrıları, depresif haller, gizlice ped değiştirme durumları, yazın herkes denizdeyken kumsala mahkum kalma ve bu durumu etrafa anlatmak için uydurmak zorunda kaldığımız mazeretler... Diğer taraftan kadın olmanın gururu, yenilenme hissi ve doğurganlığımızın işareti... Hepimizin bazı yönleriyle benzer, bazı yönleriyle ise tamamen farklı hikayeleri var. Ya sizin hikayeniz?

Bedenimiz değişirken...

İlk sütyen ve ağda maceralarımız... Kadınlığa attığımız ilk adımla birlikte bedenimiz de hızla değişmeye başladı. Bunu kah oyun gibi algılayıp göğsümüzün üzerine koyduğumuz kabın büyüklüğünde olmasını diledik, kah onları sanki bize ait değilmiş gibi saklamaya çalışıtık... Ve ilk sütyenimizi aldık... Daha sonra uzayan tüyler başımıza bela oldu. Ağdayla tanıştık... Kızlar biraraya gelip bunu eğlence haline getirdik... Ya siz neler yaşadınız?

Bekaret tabusu

Hayatımızın en büyük tabusu ve kâbusu: bekaret.. İncecik bir zarla ailemizin namusunu taşımak zorunda kaldık. Onu kaza ile kaybetme korkusu yaşadık, zifaf gecesi ya belli olmazsa diye endişelendik, kimimiz bu yüzden şiddete maruz kaldık... Gerçekten bu kadar önemli miydi ya da kimin için bu kadar önemliydi? Bedenimiz bize mi aitti?

Regl ile çocukluktan çıkıp kadınlığa adım atarken kulağımıza sürekli fısıldanan "aman, 'zarına' sahip çık" uyarılarıyla bu geçiş dönemini bizler için korkutucu bir hale getirdiler. Gün gelip de artık o zardan "vazgeçme" zamanı geldiğinde bu deneyim de kadınlığa dair keyifle anılacak bir adım olmaktan ziyade çeşitli korkulara vesile oldu.

Bedenlerimiz üzerinde cereyan eden bu ataerkil meseleyle boğuşmak zorunda kalan biz kadınlar bu çifte standartı /eşitsizliği nasıl "içimize sindirdik", bununla nasıl başa çıktık? Bekaret kâbusundan uyandığımızda bedenimizde/hafızamızda kalanlar neler?

Cinsel deneyimlerimiz

"Bekaretin baskısından" kurtulan bedenlerimiz neden hala özgürleşemez? Cinselliğin sadece adı bile çeşitli baskıları/çekinceleri barındırmakta birçoğumuz için. Küçüklüğümüzden beri bize öğretilen oturmasını kalkmasını bilen, ev işlerine hakim, oturaklı bir eş olmaktı. Cinsellik ise bu "iffetli kadın" imajına tamamen tersti.

Böyle bir ortamda cinselliğimizi özgürce yaşamak hiç de kolay değil. Cinsiyetimizden dolayı toplumun bize dayattığı rolleri kapalı kapılar arkasında da oynamaya devam ediyoruz. Erkekler için hak görülen cinsellikten haz alma, biz kadınlar için ne kadar geçerli? İsteklerimizi, fantezilerimizi, hislerimizi, sıkıntılarımızı, sorunlarımızı partnerimizle rahatça paylaşabiliyor muyuz?

Ataerkil düzen burada da ikiyüzlülüğe devam edip erkeklere her türlü özgürlüğü sunarken, biz kadınları olabildiğince bastırmaya çalışıyor. İçimizden özgürlüğe adım atmaya cesaret edenlerimiz ise türlü aşağılayıcı sıfatlarla anılıyoruz. Peki o zaman kadınlığımız nerede?

Jinekolog hikayelerimiz


Hiç şüphesiz, jinekoloğa gitmek bir çoğumuz için oldukça sıkıntılı bir durum... Eğitimli-eğitimsiz, şehirli-taşralı her birimiz muayene koltuğunda kendimizi savunmasız hissederiz. Bize mahrem olarak öğretilen vajinamızı hiç tanımadığımız birine açmak çelişkisi ile kıvranırken belki de acil sorunlarımızı bile erteleyip dururuz.


Şimdi oturup düşünelim. İlk kez jinekoloğa ne zaman, kiminle ve ne gerekçeyle gitmiştik? Gitmeden önce neler hissetmiştik? Muayene esnasında ve sonrasında ne düşünmüştük, ne hissetmiştik? İlk deneyimden sonra aynı sıkıntılar devam etti mi? Yoksa artık diş doktoruna gitmekten farksız mı? Giderken nasıl hazırlanıyoruz? Doktorumuzu seçerken nelere dikkat ediyoruz?